Distopik bir gelecekte, dolgun siyah bir kadın kendisini yüksek teknolojili bir gözaltı tesisinde hapsedilmiş bulur.Uzak bir savaştan gelen bir asker olan tutsağı, hem iktidar hem de arzu sahibi bir adamdır.Onların karşılaşması, ona dizlerine çökmesini emrederek, derin, tutkulu bir ağız keşfinden geçirerek, hakimiyet ve boyun eğmenin cazip bir göstergesi ile başlar.Bedenleri iç içe geçmiş, hareketleri ritmik ve yoğun olduğu için hava şehvetle kalındır.Askerlerin zevk sanatındaki uzmanlığı, onu ham, ilkel tutkunun çılgınlığına aldığı için her dokunuşta, her itişte belirgindir. Sahne, cinsel arzunun gücünün bir kanıtıdır, onları hem nefessiz hem de tatmin eden bir hakimiyet ve teslimiyet dansıdır.Bu, zevkin sınır tanımadığı, acı ve zevk arasındaki çizginin bulanık olduğu ve her anın duyusal bir zevk olduğu bir dünyadır.